2 Mart 2015 Pazartesi

İlk kıskançlıklar

Ne çok şey anlatmak istiyorum, ne az yazabiliyorum. Kimi zaman ortam müsait olmuyor, kimi zamansa ruh halim. Ancak yazarsam rahatlayabileceğim anlar olduğu gibi, yazmanın, hatırlamanın canımı daha çok acıtacağını hissettiğim anlar da oluyor.

Böyle yazınca hep kötü şeyler yaşamışım da onları hatırlamak beni üzüyormuş gibi oldu. Değil aslında. Çok acı çektiğim günler olduğu gibi çok mutlu olduğum günler de çoktu evliliğimde. Belki o yüzden bu aşamada bunca acı çekişim. Her zaman, hep kötü olsaydık, güle oynaya boşanırdım belki, kimbilir. Ama o güzel anılar yok mu? İşte onlar, bir daha onlardan yaşayamayacağını bilmenin acısı fena çörekleniyor insanın üstüne.

Konuyu dağıtmak istemiyorum aslında. Kronolojik olarak bugüne nasıl geldiğimizi anlatıp bitirmeliyim önce. Ardından şimdiki zamanla ilgili çok, pek çok şey yazmalıyım.

İlk evlendiğimiz zamanlarda, T.nin annesinin evinden getirdiği koli koli kitapları yavaş yavaş yerleştirme işini üzerime almıştım. Kitapların içinden çıkan eski aşklarının fotoğrafları, notlar, mektuplar, eski nişanlısıyla olan nişan fotoğrafları, bu kitap yerleştirme işini benim için kabusa çevirmiş, daha bir iki aylık evliyken kıskançlığın esaretine girme sebebim olmuşlardı. Bulduklarımdan hiç bahsetmedim T. ye. Ta üniversite zamanlarından kalmış, kitap sayfaları arasında unutulmuş şeyler için hem huzurumuzu bozmayacak, hem de o anılarını aklına düşürüp adamın aklını bulandırmayacak kadar mantığım çalışıyordu o günlerde. Yırtıp yırtıp atıyordum hepsini. Ama o kadar çoktular ki. Aşk konusunda gayet aktif bir kocaya sahip olduğumu anlamıştım böylece. Onun hiçbir şeyden haberi olmamıştı ama benim içime koca koca mutsuzluk tohumları atılmıştı bile. Filizleneceği günler de gelecekti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder