14 Şubat 2015 Cumartesi

Lanet olsun sevgililer gününe

Hiçbir sevgililer günü benim için unutulmaz olmamıştı. Daha doğrusu  sevgililer günü diye bir şey olmadı bizim hayatımızda. Ne bir kutlama, ne ufacık bir hediye... Hiçbiri. Beklemez miydim? Beklerdim. Üzülmez miydim? Üzülürdüm. Ama hiçbir sevgililer günü bu kadar acı çekmemiştim herhalde.

Sabah çıktı evden.Zaten boşanma kararımızdan beri birbirimize herhangi bir açıklama yapmıyoruz gittiğimiz geldiğimiz yerler hakkında. O yüzden bana bir şey söylemesini beklemiyordum.3 saat sonra falan geldi. Genelde aramız iyiyse bana, aramız kötüyse Z.ye birkaç kelime bahseder gittiği yer hakkında. En azından sözleri bir ipucu olur dışardayken ne yaptığı hakkında. Bahsedebiliyorsa gizlemesi gereken bir yere gitmemiştir nasıl olsa diye düşünür insan. Bu sefer tek kelime etmedi ne Z.ye ne bana. Götürdüğü, getirdiği bir şey de yok ki ordan fikir edinelim. Sevgilisine hediye almaya gitmiştir oldu aklıma gelen. Neyse.

İkindi gibi tekrar çıktı. Bu sefer şıkşıkırdım giyinip, parfümlere bulanarak. Akşam geç mi geleceksin baba dedi, Z. Çok geç geleceğim dedi. Genelde her Cumartesi gece geç gelir zaten. Arkadaşlarıyla canlı müzik yapmaya gider Cumartesileri yıllardır. Ama bu sefer baktım gitar evde. Demek ki müziğe gitmiyor. Nereye o halde? Samimi, sık sık görüştüğü arkadaşlarının da hepsi müzisyen ve hepsi Cumartesi geceleri bir yerlerde çalıyor, hele ki sevgililer günü, çalmama ihtimalleri sıfır. Saat sekiz gibi Z. ye babanı bir arasana dedim. (Tutamıyorum kendimi, niye, niye?) O da bugün ilk kez görüntülü arama olayını keşfetmişti. Hem de görüntülü ararsın dedim. Hemen bir heyecanla aldı eline telefonu yavrum, aradı. Hoparlörü de aç dedim.(Ah ben ah!) Telefonu açtı bizimki, efendim dedi, ama bir donukluk, bir tutukluk var halinde, o "efendim"deki ses tonundan bile anlıyorum. Z. heyecanlı heyecanlı konuştu bir kaç cümle, görüntülü arıyorum baba, dedi. Bizimki kapattı telefonu. Ne gördün dedim. Önce babamı gördüm, sonra hemen kamerayı çevirdi, sonra da kapattı zaten dedi. Biraz sonra bir daha arattım. Bu sefer telefonun kapağını hiç açmadan konuştu, arama beni bir daha diye ufak yollu da fırça attı. Son anda cafede misin baba diye sordu çocuk, he he cafedeyim dedi, şak kapattı telefonu. Gitar evde, kendi cafede??? Yalan söylemek ne kolaymış.

İşte böyle. İçim kapkara bugün. Yanlışlıkla açık pencereden bir eve girmiş ve bir türlü çıkış yolunu bulamayıp kafasını bir o cama, bir şu duvara çarpıp duran bir kuş gibi hissediyorum kendimi. Deli gibiyim. Ne yapacağımı bilemez halde. Evde hiçbir şey olmamış gibi oturup televizyon mu izleyeyim? Sevecen bir anne olup Z. yle oyun oynayarak mı vakit geçireyim? Kendimi yollara vurup, koca şehirde cadde cadde, sokak sokak arabasını mı arayayım? Artık gizlemeyi, saklamayı bırakıp annemlere gidip olan biteni mi anlatayım? Başımı secdeye koyup yana yakıla dua mı edeyim? Ne yapacağımı bilmiyorum. Ne yapsam rahatlayamıyorum.

Görüştüğü biri olduğunu bilmiyor muydum? Biliyordum. E, sevgililer günü kutlamaları niye bunca yıktı beni? İyi de ne yapayım yani, açıp telefonu mutluluklar mı dileyeyim? Allah tamamına erdirsin diye dua mı edeyim? Hala benle nikahlıyken bunca rahat oluşu mu beni bu kadar inciten? Yoksa boşandıktan sonra da aynı şekilde acı çekmeye devam mı ederim? Ya boşandıktan sonra? Yeni bir evlilik yaptığında neler hissederim? Umursamayabilecek miyim? Pişman mı olacağım. Kahrolursam ya? Bu geceyi sevgilisiyle kutlamasının bana bu kadar acı vermesinin sebebi, içimde hala bu evliliğin devam edeceğine, bir gün her şeyin yoluna gireceğine dair umut kırıntıları taşıdığımı mı gösteriyor? Onun için mi oturdu göğsüme kocaman bir yumruk? Fenayım işte, çok fena. Kafamda binbir soru var. Ama tekinin bile cevabı yok. Ve kalbim çok kırık. 

4 yorum:

  1. Allah cezasını versin karılarını aldatan tüm kocaların. Üzülme kardeş, evladınla mutluluklar dilerim.

    YanıtlaSil
  2. Bazı ilişkiler dünyamızda kangrendir kesip atmak canımızı çok yakar ama kesmezsek bizi ağır ağır süründüre süründüre öldürür. Ne yazık ki senin evliliğinde bu noktaya gelmiş evet canın yanacak ama bittiğinde ferahlayacasın çocuk uğruna çektiğine birgün düzelir diye kendini hırpalanama değmiyor. Boşanmış bir ailenin çocuğuyum evet birarada kalalım isterdim ama büyüdkçe kavgaların içini gördükçe bu kez soğuyorsun insanlaran evliliken kaçıyorsun çocuk içinde kötü anlayacağın. Dik dr kuvvetli ol bu atırları yazabildiğine göre bunları yapacak gücün var kendine zaman tanıdığında eskisinden daha iyi olacaksın. Sabrın bol olsun bir dost aradığında buradayız..

    YanıtlaSil
  3. Oğlun büyük en azından bence öncelikle buna sevinmelisin. Sana arkadaş olacaktır. Benimki 2 yaşını doldurmadi bile ve 6 aydır da bitti. Ikincisi insanın içine o mutsuzluk ve "olmayacak bu iş" duygusu bir kere geldi mi ki zaten hiç boş yere gelmez, zamanı gelmiş demektir. Ailenle durumu mutlaka Paylaş. Alacağın cevap "neden bu kadar bekledin" olacak. Hiç korkma da.

    YanıtlaSil
  4. Üstadın dediği gibi;
    "tek çare kanatlanmak.."

    YanıtlaSil